- RAHMANİ RÜYALAR: Cenab-ı Hakkın kullarını yaptıkları ameller karşısında müjdelemek ya da korkutmak maksadıyla gösterdiği rüyalardır. Kader defterinde yazılmış, mazide ya da gelecekte olan hadiseleri gayb alemine açtığı pencereden manevi sinema misali seyrettirmesidir. Bu rüyalar gerçektir haktır, tevil ve tabir edilmesi gerekir.
- ŞEYTANİ RÜYALAR: Rahmani rüyaların aksine şeytan tarafından insanları ürkütrrfek, vesveseye sürüklemek, kötü düşüncelere sevk etmek amacıyla gösterilen rüyalardır. Bu gibi rüyalar Yusuf suresinin 44. ayetinde “karışık karmakarışık” olarak tabir edilen, tevili ve tabiri mümkün olmayan rüyalardır.
- GÜNLÜK OLAYLARIN ETKİSİYLE MEYDANA GELEN RÜYALAR: Bilinç altı zihnimizde canlandırdığımız mantığa aykırı, gerçeği yansıtmayan sadece hayal mahsulü olan rüyalardır. Vücudun rahatsızlığından, çok yemekten, kötü film seyretmekten, karabasan niteliğinde olan rüyalardır. Bunlar da tevil ve tabire değmez.
Sual: Bazı kimseler misal alemini ya da hayali suretler görerek kendilerini de büyük mevki sahibi olmuş görürler. Halbuki uyanıkken bunların hiçbirisi gerçek olmamaktadır. Bu rüyalar sadık rüyalar mıdır?
Cevap: Bu rüyalar boş ve asılsız değildir, bu rüyayı gören kimsenin yükselmeye, ilim öğrenmeye kabiliyeti var demektir. Eğer bu zamanla kuvvetlenir, kendini yetiştirir, kemale ererse Allah’ın izniyle uyanıkken de rüyasında gördükleri gerçek olur. Rüyada gördüklerimizle amel edip olmayanı arzu edip elimizde olmayanlara hayıflanmak yerine elimizde bulunan değerlerin kıymetlerini bilirsek gerçek huzuru yakalamış oluruz. Bir hadis-i Şerifte buyurulur ki : “İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar. “ Bu hadisten anlaşıldığı gibi dünya hayatında elimizde olan nimetler rüyada gördüğümüz ve olmasını arzu ettiğimiz bazen de imrendiğimiz nimetler gibidir, ta ki gözümüzü açıp uykuda olduğumuzu fark edene kadar. En yükseğinden en aşağısına kadar elimizde bulunan her şey ölüm bizi bulana kadardır. Nasıl ki rüyada gördüğümüz mükemmellikten gözümüzü açıp uykudan uyandığımızda hepsi rüyada kalıyorsa, dünyada bulunan ve bize sunulan bütün güzellikler nimetler ölüm anı geldiğinde hepsi dünyada kalacaktır.
Bundan dolayıdır ki hakiki saadet gerçek nimet vericiyi tanıyıp verdiği nimetlerin şükrünü en iyi şekilde eda edip, elimizdekilerin kıymetini bilmektir.